ilk hatırladığım mutfak; ananemin ve dedemin burdur’daki evlerinin aşdamıydı… diğer tüm odalar gibi hayata* açılıyordu kapısı… yukarı mahalleye çıkan taraftaki kapıya yakındı. içeriye girdiğinde sol tarafta bir ocak vardı; onun dışında başka hiçbir detay yok zihnimde; gizemli ve alacakaranlık bir mağara gibi. çömelerek ananemi izlediğimi hatırlıyorum o kadar…

o evden kalan bir kaç derin koku var ben de; halı odasının kokusu, akşam sefalarının kokusu, ananemin yaptığı ekmeği kızartıp, ıslatıp üzerine nane ektiğimizde ortaya çıkan naneli kızarmış ekmek kokusu ve salamura peynir kokusu. mutfak malzemesi olarak hatırladığım üç önemli şeyse ananemin haşhaş ezdiği taşı, ekmek teknesi ve bağda kaşığımızla bir çukur açıp ayran dökerek bulgur pilavı yediğiminiz alçak bakır tencere… yemekle bağım kesinlikle o evde, o aşdamında oluştu; o yüzden buradayım!

evin giriş veya birinci katında odaların açıldığı, üstü kapalı, önü avluya bakan, bir ya da birkaç yanı açık alana “hayat” denir.